GİRİŞ
Ortaklığın giderilmesi (izale-i şuyu)
davası, mülkiyet hakkına değinen bir davadır. Bu dava mülkiyet hakkında birtakım
değişikliklere yol açmaktadır. Burada mülkiyetten
kasıt hem taşınır hem de taşınmaz mallardır. Paylı mülkiyet ya da elbirliği mülkiyet
içerisinde bulunan kişilerin, anlaşmaya varamadığı durumlarda konusu mülkiyet
olan bu ortaklığa son verilmesi talebi ortaklığın giderilmesi davasının
konusudur.
Ortaklığın giderilmesi davası, Türk Hukuk
sistemimizde özel hukuk alanında Medeni Hukuk kapsamında ele alınmıştır. 4721
sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 698. Maddesi ve devamı maddelerde ortaklığın
giderilmesi hususu hüküm altına alınmıştır. Uygulanacak usule ilişkin ise 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, kararın icrasına ilişkin ise 2004 sayılı İcra
ve İflas Kanunu’nda hükümlere yer verilmiştir.
Ortaklığın giderilmesi davası pay oranları önemli olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanma
zorunluluğu olmadan paydaşlardan veya ortaklardan her birinin, paylaşma
talebinde bulunabildiği bir dava türüdür. Ortaklığın giderilmesi davasında
davacı ve davalı arasında herhangi bir üstünlük bulunmamaktadır. Ayrıca ortaklıkta
olan kişilerin tümünün davacı veya davalı olarak taraf sıfatına haiz olması
gerekmektedir.
Ortaklığın giderilmesi davasında aynen paylaşım,
satış yoluyla paylaşım ve kat mülkiyetine çevirme yoluyla paylaşım olmak üzere üç
seçenek öngörülmüştür. Hangi yolun uygulanacağı somut uyuşmazlığa bağlıdır. Aynen
paylaşım taraflardan biri talep etmesi koşulu ile söz
konusu olabilir. Malın aynen paylaşımı mümkün olmadığında ise satış yolu söz
konusu olacaktır. Özellikle bir gayrimenkul bölündüğünde bir değer kaybı olması
mümkündür bu durumda da icra dairesi mahareti ile malın satışına karar
verilmesi gerekmektedir. Satış yolu icra dairesi tarafından gerçekleştirilecek
bir işlemdir ve açık arttırma yöntemi kullanılır. Paydaşların anlaşmaları
durumunda açık artırma kendi aralarında yapılabilecek bir uygulamadır ve satış
paydaşlardan birine gerçekleşebilir.
1.MÜLKİYET
KAVRAMI
I. Birlikte Mülkiyet
Mülkiyet hakkı, TMK’nın 683. Maddesine
göre sahibine eşya üzerinde kullanma, yararlanma ve tasarruf etme yetkilerini
veren ve herkese karşı ileri sürülebilen aynî bir haktır. Bu hakkın aynı eşyada
birden fazla kişiye ait olması durumuna ise birlikte mülkiyet adı verilir.[1]
Birlikte mülkiyet kavramı ise kendi
içerisinde elbirliği mülkiyet ve paylı mülkiyet olmak üzere ikiye
ayrılmaktadır. TMK birlikte mülkiyet değerlendirmesi yaparken paylı mülkiyete
ilişkin hükümlerde “paydaş”, elbirliği mülkiyetine ilişkin hükümlerde “ortak”
kavramını kullanmıştır.
Bu durumun nedeni ise maliklerin mülkiyet
hakkına ilişkin durumlarıdır. Paylı mülkiyet kavramı, bir eşyanın tamamı
üzerinde birden çok kişinin belli paylar ile malik olmasıdır. Elbirliği ile
mülkiyet kavramı ise birden çok kişinin bir eşyanın tamamına her bir zerre
üzerinde birlikte malik olması ve pay oranlarının olmaması durumudur.
A. Elbirliği Mülkiyet
A.1 Elbirliği Mülkiyet Kavramı
Elbirliği mülkiyet, birden çok kişinin
birlikte mülkiyet hakkının bir türüdür. Diğer adı ise iştirak halinde
mülkiyettir. TMK’nın 701. maddesine bakılırsa “Kanun ya da kanunda öngörülen
sözleşmeler gereğince oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik
olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Bu mülkiyet türünde ortakların
belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların
tamamına yaygındır” hükmüne yer verilmiştir. TMK uyarınca elbirliği ile mülkiyet
ancak kanunun öngördüğü hallerde veya kanunun düzenlediği sözleşmeler
dolayısıyla söz konusu olacaktır. Burada kanun tarafından getirilen bir
sınırlama karşımıza çıkmaktadır. Elbirliği mülkiyetinde, ortaklar arasında
belirlenmiş paylar yoktur. Ortaklar,
ortaklığın sahip olduğu tüm eşyaların her bir zerresinde pay oranı olmaksızın hak
sahibidir. Yani her bir ortak eşyanın tamamına maliktir.[2]
Elbirliği mülkiyette ortaklık devam ettiği
müddetçe paylaşma yapılamaz. Paylaşmanın yapılabilmesi için öncelikle
ortaklığın sona erdirilmesi gerekir. Bu duruma istisna olarak TMK’nın 642.
Maddesi gösterilebilir.[3]
İlgili hükme göre mirasçıların her zaman miras ortaklığında paylaşım
isteyebilme hakkı öngörülmüştür.
Elbirliği mülkiyette TMK’nın 702. maddesi
gereği; kanunda veya sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça gerek yönetim
gerek tasarruf işlemleri için ortakların oybirliğiyle karar verilmesi gerekir.
Yani kural olarak oybirliği ile karar almaktır. Ancak aynı hüküm içerisinde
aksi durumun kararlaştırılabileceği de yer almıştır.[4]
Açıklamalar doğrultusunda elbirliği
niteliğindeki ortaklığa yönelik olarak açılacak veya ortaklık tarafından
açılacak davalarda; ortaklar arasında zorunlu (mecburi) dava arkadaşlığı vardır.
Elbirliği
mülkiyetinde ortaklar malın bir kısmından değil tamamından sorumlu oldukları
için çıkan uyuşmazlıklarda da bütün olarak sorumludurlar.
Elbirliği mülkiyet halleri; miras ortaklığı, adi şirket,
genel mal ortaklığı ve aile malları ortaklığı şeklinde karşımıza çıkabilir.
Elbirliği mülkiyetin miras ortaklığında söz konusu olması
kanundan kaynaklanan tek haldir. TMK madde 640 bu durumu hüküm altına almıştır.
Buna göre birden
çok mirasçı bulunması durumunda, mirasın geçmesiyle beraber paylaşmaya kadar,
mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık
oluşur. Mirasçılar terekeye elbirliği ile sahip olurlar ve sözleşme ya da
kanundan doğan temsil veya yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait
bütün haklar üzerinde beraber tasarruf ederler. Miras ortaklığı miras bırakanın
ölümü sonrasında mirasın mirasçılara geçmesi ile başlayıp, paylaşma ile son
bulan bir ortaklıktır.
Bir diğer ortaklık hali olan adi şirket
ise TMK madde 620 içerisinde düzenlenmiştir. Hükme göre adi şirket iki veya
daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca ulaşmak için
birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. Burada adi şirket için tescil koşulu
öngörülmemiştir. Adi şirketin bir tüzel kişiliği yoktur bu nedenle ortaklar
sermayesini şirkete intikal ettirmezler ve tüm ortaklar mallara elbirliği ile
malik olur.
Genel mal ortaklığı TMK madde 257 ile
düzenlenen aile hukukuna ilişkin hükümden dolayı karşımıza çıkar. Buna göre
eşlerin kanun uyarınca kişisel mal sayılanlar dışındaki malları ve gelirleri
ortaklık mallarını oluşturur. Böylece
genel mal ortaklığı gündeme gelir.
Aile malları ortaklığı yine aile hukuku
kapsamında kanunda düzenlenmiştir. TMK madde 373, 376 ve 379 uyarınca aile
malları ortaklığı gündeme gelebilir.
A.2. Elbirliği Mülkiyetin Sona Ermesi
Elbirliği mülkiyet; malın devri,
topluluğun dağılması veya paylı mülkiyete geçilmesi ile sona erer. TMK sayılan
üç durumu elbirliği mülkiyetinin sona ermesine dair belirlemiştir. Ancak
eşyanın tamamen yok olması ve kamulaştırma gibi durumlarda da elbirliği mülkiyeti
sona erecektir. Sona erme sebeplerinden
herhangi biri gerçekleşince ortaklardan her biri, ortaklığın sona ermesini
talep edebilir. TMK madde 703/2 gereğince; paylaştırma, aksine bir hüküm
bulunmadıkça, paylı mülkiyete ilişkin hükümlere göre yapılır. Elbirliği
mülkiyetindeki ortaklık tasfiyeye girince "tasfiye ortaklığı" adını
alır ve elbirliği mülkiyeti devam eder. Burada tasfiyenin gerçekleşmesi için
ortaklığın dağılmasını gerektirmeyen tek hal miras ortaklığı halidir. Genel
kuraldan farklı olarak miras ortaklığında paylaşma her zaman istenebilir.[5]
B. Paylı Mülkiyet
B. 1. Paylı Mülkiyet Kavramı
Diğer adı müşterek mülkiyet olan bu kurum
birden fazla kişinin birlikte mülkiyet hakkına sahip olması durumunun bir
çeşididir. Paylı mülkiyet TMK madde 688 kapsamında düzenlenmiş ve “Paylı
mülkiyette birden çok kimse, maddî olarak bölünmüş olmayan bir şeyin tamamına
belli paylarla maliktir. Başka türlü belirlenmedikçe, paylar eşit sayılır.
Paydaşlardan her biri kendi payı bakımından malik hak ve yükümlülüklerine sahip
olur. Pay devredilebilir, rehnedilebilir ve alacaklılar tarafından
haczettirilebilir.” şeklinde hüküm kurulmuştur. Paylı mülkiyet tarafların
anlaşması, kanundan kaynaklı, mahkeme kararı veya idari işlem ile olabilir.
Burada dikkat edilmesi gereken eşyanın
değil mülkiyet hakkının bölünmüş olmasıdır. Örnek vermek gerekirse paylı
mülkiyete konu bir arazi içerisinde bir kulübe var ise her paydaş payı oranında
bu kulübeye sahiptir.
Paylı mülkiyette pay oranları kesirli olarak
gösterilir. Pay oranı, paydaşların yükümlülüklere katlanma ve yetkileri
kullanmak noktasındaki ölçüyü gösterir. Her paydaş payı oranında söz sahibidir.
Pay oranları belirtilmemişse kanuna göre pay oranları eşit sayılmalıdır. Usul
hukuku bakımından paylı mülkiyette paydaşlar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı
olup her biri yargılamaya kendi payını temsilen katılır. Bu durum elbirliği
mülkiyet ile ayırt edici bir özelliktir. Paylı mülkiyetin elbirliğinden
farklarından biri de kıymetli evrak üzerinde paydaşlık olabilmesidir. Paylı
mülkiyette, paydaşlar payları üzerinde serbestçe tasarrufta bulunabilirler.
Ancak elbirliği mülkiyette tüm tasarruf işlemleri ortakların oybirliği ile
alacakları karara bağlıdır. Bu durum yukarıda da açıklanmıştır.
TMK madde 732 uyarınca paylı mülkiyette
bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını tamamen ya da kısmen üçüncü kişiye
satması durumunda, diğer paydaşlar yasal önalım hakkını kullanabilirler.
Paydaşlardan
biri payını üçüncü bir kişiye sattığında, satış işlemi alıcı veya satıcıya noter
kanalıyla bildirilir. Bu durum TMK madde
733 ile emredici hüküm olarak düzenlense de uygulamada görülmemektedir. Diğer
paydaşların önalım hakkına dayanarak açacakları dava süresi satış işleminin
noter kanalıyla bildirilmesinden itibaren üç aydır. Burada başlangıç süresi
noter kanalıyla satışın bildirildiği an olduğundan ve bu bildirim hiç
yapılmadığında üç aylık süre de işlemeyecektir. Ancak bunun sınırı herhalde
satıştan itibaren iki yıldır. [6]
Yasal önalım hakkının yanında bir de
sözleşmeden doğan önalım hakkı vardır. TMK madde 735’te düzenlenen bu hakkın
koşulları ve süresi taraflar arsında sözleşmeye dayalı olarak belirlenir ve
tapuya şerh verilir. Şerhin süresi ise on yıldır. Burada paydaşlık durumu
yoktur. Yani taşınmaz maliki, taşınmazı bir üçüncü kişiye satması halinde başka
bir kişiye kullanması için sözleşme ile önceden bir önalım hakkı tanımaktadır.
Sözleşmeye dayalı önalım hakkı diğer koşullar yönünden yasal önalım hakkı ile
aynı hükümlere tabidir.
B.2. Paylı Mülkiyetin Sona Ermesi
TMK kapsamında her zaman için paydaşlara
paylı mülkiyeti sona erdirme hakkı tanınmıştır. Bir paydaşın paydaşlıktan
çıkarılması, payın devri, paylı mülkiyete konu eşyanın satılması veya devri,
paydaşların anlaşarak paylaşma ile veya başka şekilde (örneğin elbirliği
mülkiyetine geçilmesi halinde) paylı mülkiyeti sona erdirmeleri halinde ya da
paydaşların bir veya birkaçının talebi neticesinde açılacak olan ortaklığın
giderilmesi davası sonucunda paylı mülkiyet sona erebilir.
Paydaşın çıkarılması durumunda paylı
mülkiyet yalnızca o paydaş için sona erer ve diğer paydaşlar için devam eder. Bir
paydaşın paydaşlıktan çıkarılabilmesi için kendi tutum ve davranışlarıyla veya
malın kullanılmasını bıraktığı ya da fiillerinden sorumlu olduğu kişilerin
tutum ve davranışlarıyla diğer paydaşların tamamına veya bir kısmına karşı olan
yükümlülüklerini ağır biçimde çiğnemesi gerekmektedir. Ancak bu durumların
varlığında diğer paydaşlar çıkarma kararını vermez. Ancak paydaşlıktan çıkarma
davası sonucunda mahkeme kararı ile bu olay gerçekleşebilir.[7]
Bütün paydaşlar için sona erme durumu ise
her bir malın paylaşılmasıyla gerçekleşir. Paylaşma isteme hakkı ve yetkisi her
bir paydaşa tanınmıştır. Bu hakkın kullanılması için paydaşlardan bir veya
birkaçının kusuru gerekmez. Paydaş paylı mülkiyeti sona erdirmek ister ve bunu
talep eder. Talep anında ise paylı mülkiyet sona ermez ancak paydaşlar paylaşım
yapma borcu altına girerler. Paydaşların tamamı dava dışı olarak aralarında
anlaşırlarsa paylaşma sözleşmesi ile paylı mülkiyeti sona erdirebilirler.
Elbette bu durum taşınmaz için resmi yazılı geçerlilik şartına bağlıdır.
Paylaşmanın anlaşma ile olmaması durumunda ortaklığın giderilmesi davası
açılır.
Paylı mülkiyetin sona erme şekillerinden
biri de kat mülkiyetine çevrilme ile sona ermedir. Kat mülkiyeti ise iki
şekilde kurulur. Bunlardan bir tanesi resmi sözleşmeyle (iradi) olarak
kurulması, diğeri ise mahkeme kararıyla kurulmasıdır. Bu durum KMK madde 10
içerisinde düzenlenmiştir.
Paylı mülkiyet, elbirliği mülkiyete
çevrilirse de sona erecektir Bunun rastlanılması ihtimali en yüksek örneği,
paydaşların adi ortaklık kurmalarıdır.
Kamulaştırma ve tamamen yok olma durumunda
paydaşlıklar sona erecektir. Bu durumlarda mülkiyet hakkı konusuz kaldığından,
paydaşlıkların devam etmesi mümkün değildir.
Mülkiyet hakkının terki veya devri ile de
paylı mülkiyet sona erebilecektir. Terk tek taraflı irade beyanı ile
gerçekleşir. Bu durumda terk nedeniyle sahipsiz kalan pay diğer paydaşlar
tarafından sahiplenilebilir. Taşınmazlar yönünden ise tapu memuruna terk
iradesini yazılı olarak beyan etmek gerekir. Bu durumda mülkiyet kaydı terkin
edilir. Tapusuz taşınmazlarda, tescil olmadığı için mülkiyeti terk yapılamaz. Ancak
burada zilyetlik terk edilebilir. Mülkiyetin devrinde ise taşınırlarda
zilyetliğin devri, taşınmazlarda resmi senet ile tapu memuru huzurunda işlem
yapılması sonucu devir gerçekleşebilir. Payın devrinde kanuni ya da sözleşme
anlamında bir düzenleme yapılmadıysa onay ve izne gerek kalmaksızın devir
yapılabilir.[8]
2. ORTAKLIĞIN
GİDERİLMESİ DAVASI
I. Genel Olarak
Ortaklığın giderilmesi veya izale-i şuyu
davası, paylı mülkiyet veya elbirliği mülkiyetine konu taşınır veya taşınmaz
mallarda paydaşlar veya ortaklar arasındaki birlikte mülkiyet ilişkisini sona
erdirip ferdi mülkiyete geçmeyi sağlayan davalardır. Ortaklığın
giderilmesi davasında basit yargılama usulü uygulanır. Dava dilekçesinde hangi
paylaştırma biçiminin talep edildiği belirtilmek zorundadır. Bu husus
tahkikatın kapsamı, harçlar ve karşı tarafın hukukî dinlenilme hakkı ile
doğrudan ilgilidir
Ortaklığın giderilmesi davaları diğer
davalardan ayrık olarak çift taraflı ve tarafları için benzer sonuçlar doğuran bir
davadır. Çift taraflı dava olmanın sonucu olarak; davacı ve davalıların kendi
payları oranlarında faydalanmaları söz konusu olacak ve davacı davadan feragat
etse bile dava, davalılar açısından devam edecektir. Ortaklığın giderilmesini
istemek yenilik doğuran bir haktır.[9]
Birlikte mülkiyetin sona erdirilmesi
yalnızca ortaklığın giderilmesi davasının açılması ile söz konusu olmayacaktır.
Yukarıda bu durumlar tek tek açıklanmıştır. Somut olarak karşımıza çıkabilecek
en yaygın durumlardan biri, anlaşma yolu ile mülkiyetin sona erdirilmesi yoluna
gidilmesi ancak paydaş veya ortakların anlaşma istememesi durumunda dava
yolunun tercihidir.
Paylı mülkiyet veya elbirliği mülkiyet yani
birlikte mülkiyet söz konusu olduğunda ya anlaşma yoluna gidilir ve “rızai
paylaşım” gerçekleşir ya da paydaşlardan veya ortaklardan en az birinin dava
yoluna gitmesi ile “kazai paylaşım” gerçekleşir.
Rızai paylaşımda ortaya bir anlaşma
koyulması gerekir. İlgili anlaşma yazılı şekilde yapılmalıdır. [10]Bu
anlaşma içerisinde oy birliği aranacaktır. Anlaşma için gerekli sözleşme aynen
paylaşım ya da satış ile bedelin paylaşılması yönünde olabilir. Sözleşmenin aynen
paylaşma içermesi durumunda paylaşılacak mallar taşınmaz ise ilgili sözleşme
resmi yazılı şekilde yapılmalıdır. Böylece paydaşlar veya ortaklar taşınmazların
tescilini isteyebilecektir.
Eğer ki paydaşlar veya ortaklar anlaşmaya
varamamışsa birlikte mülkiyetin dava ile sona erdirilmesi gerekir. TMK madde
698’e göre paydaşlardan veya ortaklardan her biri dava yoluna gidebilir. Ortaklığın
devam etmesinde kanunundan gelen bir zorunluluk ya da paydaşların veya
ortakların hususi yararları yoksa ortaklığın giderilmesi davası açılmasında herhangi
bir engel yoktur.[11]
Bu durumda kazai paylaşım gerçekleşmiş olacaktır.
Ortaklığın giderilmesi davası genel
yetkili ve genel görevli mahkemelerde görülür. Genel yetki kuralına göre
davalının yerleşim yeri yetkilidir ancak bir taşınmaz söz konusu ise HMK madde
12 devreye girer. Buna göre taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi yetkili
olacaktır. Göreve ilişkin ise özel bir
düzenleme olmayıp Sulh Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu sabittir.
Taraf sıfatlarına bakılırsa davacı
paylaşım isteyen ortak veya paydaştır. Ancak TMK madde 648 uyarınca mirasçının
alacaklıları da davacı sıfatına haiz olabilir.[12]
Miras ortaklığında yer alan malların üzerindeki elbirliği mülkiyetine son
verilmesi için mirasçının alacaklısına yetki verilecektir. Buna göre; icra
mahkemesi TMK madde 648 ve ve İİK madde 121/2’ye dayanarak alacaklıya
terekedeki mal veya mallara ilişkin olarak ortaklığın giderilmesi davası açmak
için yetki vermelidir. İİK madde 121 yalnızca elbirliği mülkiyet için geçerli
olup paylı mülkiyette uygulanmaz. Alacaklı, alacağını karşılayacak miktarda
malı davaya konu etmelidir. Aksi halde alacağı aşan kısım yönünden dava reddedilecektir.
Ayrıca dava açamadan önce icra takibi yapılmış olmalıdır. Aksi durumda takip
yapılmadan yetki talep edilirse, dava hemen reddedilmeyip takip yapması için
süre verilir.
İntifa hakkı sahibinin, satış vaadi
sözleşmesi ile pay satın alan kimsenin ortaklığın giderilmesi davasını açması
söz konusu değildir. Ölünceye kadar bakma sözleşmesi yapan taraf ise tapuda
malik olacağından bu davayı açabilecektir. Mirasçılıktan çıkarılan, mirası
reddeden kimse ve mirastan feragat eden kişi de bu davayı açamayacaktır. Ancak
ivazsız feragat edenin mirasçılarının bu davayı açma hakları bulunmaktadır. İmar
Kanunu Madde 16 idareye de dava açma yetkisini tanımıştır.
Davalı sıfatı ise davacı haricindeki tüm
paydaş veya ortaklara yöneltilmelidir. Unutulmamalıdır ki ortaklar için mecburi
dava arkadaşlığı söz konusudur. Mirasçısı olmadan vefat eden bir ortak var ise
dava Hazine’ye yöneltilmelidir. Taşınmazlar üzerinde vakıf şerhi var ise
Vakıflar Genel Müdürlüğü, intifa hakkı tesisi varsa intifa hakkı sahibi davaya
dahil edilmelidir. İntifa hakkı sahibi burada davalı değil fer’i müdahildir.
Ortaklığın giderilmesi davasına konu
şeyler üzerinde mülkiyete dair ihtilaflar var ise bu duruma ilişkin dava açma
süresi verilir ve bekletici mesele yapılır. Belirlenen süre içerisinde dava
açılmaz ise, ortaklığın giderilmesi davası da reddedilecektir. Örneğin;
ortaklığın giderilmesine konu bir taşınmazın üzerindeki ağaç veya yapılara
ilişkin muhdesat iddiası var ise, bu durumun mahkeme kararı ile tespiti gerekmektedir.
İhtilaf yok ise Yargıtay kararlarına göre hareket edilir.[13]
Burada muhdesatın paydaş veya ortaklardan birine ya da üçüncü bir şahsa ait
olması durumu farklıdır. Eğer paydaş veya ortaklardan birine ait ve tapuda
muhdesata ilişkin şerh varsa ya da paydaş veya ortaklar arasında bu konuda
ihtilaf yoksa; arzın ve muhdesatın dava tarihindeki değerleri ayrı ayrı
hesaplanarak toplam değer ile hesaplanan değerler arasında yapılacak yüzdelik
oranlama neticesinde satış bedelinin ödenecek tutarı belirlenir
Ortak ve paydaşlar arasında ceninin
bulunması halinde, çocuğun doğumuna kadar dava bekletilecek ve doğumundan sonra
velisi veya vasisi vasıtasıyla davaya devam edilecektir.
Mirasçılar, mirası üç ay içinde
reddedebilecekleri ve defter tutulmasını talep edebilecekleri için üç ay
boyunca dava geri bırakılacak ve bu süre beklenecektir.
Ortaklığın giderilmesi davasında sulh
hukuk mahkemelerinin vereceği kararlara ilişkin istinaf incelemesi neticesinde
bölge adliye mahkemesinin vereceği kararlar, temyiz edilemeyen kararlar
arasında yer almaktadır. Bu durum HMK madde 362/I-b altında hükme alınmıştır.[14]
II. Aynen Paylaşım (Aynen Taksim)
Aynen paylaşma söz konusu taşınır veya
taşınmaz malların birden çok parçaya bölünerek ayrılması paydaş veya ortaklara
payları oranında özgülenebilmesi halidir. Aynen paylaşımın olması için
paylaşmaya konu malın değerinde ciddi bir azalma olmaması gerekir. Ortaklığın
giderilmesi davasına başvurunca mahkeme ilk olarak aynen paylaşmanın mümkün
olup olmadığını inceler. Örneğin dava konusu taşınmaz ise tapu kayıtları ve çap
örnekleri getirtilir, tapu kayıtlarında yanlışlık veya eksiklik var ise bu
durum mahkemece araştırılır ve giderilebilecek bir durum ise taraflara süre
verilir. Daha sonra aynen paylaşım husus değerlendirilir.
Dikkat
edilmesi gereken bir diğer husus ise aynen paylaşmanın yapılabilmesi için tüm
paydaşlar veya ortaklar aynen paylaşmayı reddetmemiş ya da aynen paylaşmanın
kabul edilmeyeceğine ilişkin bir sözleşme yapmamış olmalıdır Davacı ortaklığın
giderilmesi davasında satış suretiyle paylaşım talep etmiş olsa bile
davalılardan biri aynen paylaşım talebinde bulunmuşsa ve mahkemece aynen
paylaşımın gerçekleşebileceği kabul edilmişse ortaklık aynen paylaşım ile sona
erecektir
Aynen paylaşım suretiyle ortaklığın
giderilmesinin mümkün olduğu hallerde öncelikle taraflar arasında aynen
paylaşma ilişkin bir anlaşma var mı buna bakılmalıdır. Anlaşma var ise ve aynen
paylaşım mahkemece uygun görülmüş ise paylaşım bu anlaşmaya göre yapılacaktır.
Aynen paylaşıma karar verildiğinde bölünen
parçalar paydaşlara veya ortaklara özgülenir. Özgülenecek parçalar eşdeğer
değilse eksik değerdeki parçaya ivaz (para) eklenerek denkleştirme sağlanır[15]
ancak söz konusu ivaz durumu haksızlığa yol açabilir. Bu nedenle ivaza konu
edilecek bölüm kura ile belirlenebilir aslına bakarsak bölünen parçalar farklı
özelliklere sahip olabileceğinden tüm özgüleme kura ile yapılır.[16]
Kura durumuna ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır ancak yıllarca süregelen
uygulama bu şekildedir. Ortaklığın giderilmesine ilişkin karar kesinleştikten
sonra hüküm özeti taşınmazın bulunduğu yer tapu müdürlüğüne re’sen
gönderilecektir. Aynen paylaşma mümkün değilse satılarak bedelin bölüşülmesine
karar verilmelidir.
Değinilmesi gereken bir hususta mülkiyetin
geçiş alanıdır Kural olarak taşınırlarda zilyetliğin devri ile taşınmazlarda
ise tapu siciline tescil ile mülkiyetin geçtiği kabul edilir ancak burada
taşınmazlar için özgüleme yoluna dair karar verilince mülkiyet geçecektir. Eğer
ki satış yoluna gidilseydi mülkiyet alıcıya İİK madde 13 uyarınca ihale
edildiği an geçecektir.[17]
Belirtmek gerekir ki elbirliği mülkiyetinde paylı mülkiyete ilişkin hükümler
uygulanmaktadır ancak öncelikle elbirliğine ilişkin ortaklığın ortadan kalkması
gerekir bu durum ise elbirliği mülkiyet çeşitlerinden sadece miras ortaklığında
söz konusu olabilir.
III. Satış Yoluyla Paylaşım (Nakden
Taksim)
TMK madde 699 fıkra 3’e bakıldığında aynen
paylaşımın mümkün olmadığı durumlarda açık arttırma ile satış yapılmasına dair
emredici bir hüküm olduğu görülmektedir. Bu açık arttırma herkese açık da
olabilir yalnızca paydaşlar veya ortaklar arasında da yapılabilir ancak bunun
için tüm paydaşların rızası gerekir. Eğer ki paydaşlar veya ortaklar aksi yönde
bir anlaşma yapmamış ise talep halinde hâkim pazarlık usulü ile satışa da karar
verebilir.
Mahkemece satış yoluyla paylaşım karar
verildiğinde satış işlemleri satış memurluğu ve icra müdürlüklerince
yapılacaktır. Ortaklığın giderilmesi kararı kesinleşince talep halinde dosya
tüm ekleri ile satış memurluğuna gönderilecektir.
Her bir paydaşa veya ortağa payı oranında
satıştan elde edilen gelirden para verilir. Bu paylaşım banka aracılığı ile
yapılır. Yani satış sonucunda satış memurluğu, elde edilen paranın bankaya ve
oradan da paydaşlara veya ortaklara ödenmesini sağlar.
Dava dilekçesinde aynen paylaşım talep edilmeyip
yalnızca satış yoluyla paylaşım talep edilmiş ve keşif esnasında aynen paylaşımın
mümkün olduğu anlaşılmış ise; mahkeme hemen davacıya aynen paylaşım talep edip
etmediğini sorar. Davacı aynen paylaşımın mümkün olmasına rağmen ısrarla satış yoluyla
paylaşım olmasını isterse davanın esastan reddine karar verilir.
A. Taşınırlarda Satış
Görevlendirilen satış memuru derhal satış
işlemlerine başlar taşınır mallar için satış talebi yapılıp dosya satış
memuruna gönderildikten sonra İİK madde 112 gereği satış talebinden itibaren 2
ay içerisinde taşınır mallar satılır.
Taşınırlarda kural olarak satışa açık arttırma
yolu ile yapılır. Ancak bazı hallerde pazarlık usulü de mümkündür. Hangi
hallerde pazarlık ile satış yapılabileceği İİK madde 119’da sınırlı bir biçimde
sayılmıştır. Açık arttırmaya hazırlık ve arttırma ilanına ilişkin düzenlemeler
yine İİK madde 114’te yer almaktadır. Satış ilanına detaylı bilgilerin yer
aldığı arttırma şartnamesinin talep ve masraf halinde gönderileceği yazılmalıdır.
Taşınır satışında satış ilanının
paydaşlara ve ortaklara tebliği zorunlu değildir. Ancak satış memuru tebliğe
karar vermiş ise tebliğ yapılmalıdır. Yine İİK madde 114’e göre açık artırma
elektronik ortamda teklif verme ile başlar. Teklif verme birinci ihaleden on gün
önce başlar ihalenin tamamlanacağı günden önceki gün sona erer. İkinci ihalede
ise teklif verme birinci halden sonraki beşinci gün başlar ve en az on gün
sonrası için belirlenecek ikinci ihalenin tamamlanacağı günden önceki gün sona
erer. Elektronik ortamda verilecek teklifler taşınır malın tahmin edilen
kıymetinin %50’sinden az olamaz. Tahmin edilen kıymetin yüzde %20'si nispetinde
teminat gösterilmesi de mecburidir. TBK madde 279’da arttırmada satılan bir
taşınırın ihale ile mülkiyetinin geçtiği hüküm altına alınmıştır. Birinci
ihalede taşınır satılmaz ise ikinci ihalede satışa çıkarılır ancak ikinci
ihalede de satış gerçekleşmez ise satış talebi düşer. Burada yeniden satış
talep edilmelidir.
Taşınırlarda satış peşin para ile yapılır,
bu para ödenmedikçe taşınır mal alıcıya teslim edilmez. Satış memuru alıcıya 7
günü geçmemek üzere bir mehil verebilir. Ödeme yapılmaması durumunda satış
memuru ihaleyi doğrudan feshedebilir. Ödeme yapmayan alıcılar ve kefiller
teklif edilen bedel ile son bedel arasındaki farktan sorumludur. Fark var ise öncelikle
teminattan karşılanır.
B. Taşınmazlarda Satış
Taşınmaz mallar için İİK madde 123 gereği
satış talebinden itibaren 3 ay içinde taşınmaz mallar satılır. İİK madde 127
gereğince satış ilanının birer örneği taraflara tebliğ edilir. Satış açık
artırma yolu ile yapılır ve taşınmazların pazarlık usulüyle satılması mümkün
değildir. Arttırma ilanı birinci ihale tarihinden en az bir ay önce yapılır
yapılacak ilana arttırma şartnamesi eklenerek taşınmazla ilgili her şey
detaylıca yazılır. İİK madde 126 affıyla taşınırlara ilişkin arttırma ilanı
hükümleri burada da aynen uygulanır. İİK madde 128'e göre satış memuru,
satıştan önce taşınmaz üzerinde tapu siciline görünen mükellefiyetlerin
tamamının bir listesini yapar bu mükellefiyetler alıcıya intikal eder. Yine
satış memuru tarafından taşınmazın kıymet takdiri yapılması gerekmektedir.
Taşınmaz için açılan ortaklığın
giderilmesi davasında satış hükmü kurulmuşsa karar ve ilâm harcı taşınmazın
satış bedelinin ‰11,38’idir. Eğer aynen paylaşma hükmü kurulursa karar ve ilâm
harcı paylaştırılan taşınmazın değerinin ‰4,55’idir.
Her ne kadar dava sürecinde keşif yapılmış
ise de satış memuru tekrar bir keşfe çıkar bu keşif sonrası oluşturulacak kıymet
takdiri paydaşlara veya ortaklara tebliğ edilir. Tebliğden itibaren ise 7 gün
içerisinde Sulh Hukuk Mahkemesi’ne şikâyet yoluna başvurulabilir. Bahsedilen
yol öğretide bazen şikâyet bazen ise itiraz olarak geçmektedir. Kıymet
takdirini kabul etmeyen kişi Sulh Hukuk Mahkemesi'nde kıymet takdirine itiraz
davası açacaktır. Bu dava basit yargılama usulüne tabi olup yeniden keşfe gidilmesini
sağlar. Keşif ve raporlar neticesinde mahkemenin vereceği karar ise kesindir. Kıymet
takdirine itiraz davasında itiraz eden dışındaki tüm paydaşlar veya ortaklar
davalı olarak gösterilmelidir. Kıymet takdirinin kesinleşmesinden itibaren iki
yıl geçmedikçe kıymet takdiri istenemeyecektir ancak burada doğal afet ve imar
gibi durumlar saklıdır.
Taşınmazlarda elektronik ortamda teklif
verme ihale tarihinden yirmi gün önce başlar ihalenin tamamlanacağı günden
önceki gün sona erer. İkinci ihalede ise teklif verme birinci ihaleden sonraki beşinci
gün başlar ve en az yirmi gün sonrası için belirlenecek ikinci ihalenin
tamamlanacağı günden önceki gün sona erer. Yine satılacak malın tahmin edilen
kıymetinin %50’sinden az bir teklif verilemez ve tahmin edilen kıymetinin yüzde
%20'si nispetinde teminat gösterilmesi zorunludur. Birinci ihalede taşınmaz
satılmaz ise ikinci ihale söz konusu olacaktır. İkinci ihalede satış
gerçekleşmezse satış talebi düşer. Bu durumda yeniden satış talebi gerekir.
Taşınmazlarda satış bedeli peşin ödenir. Satış
memuru alıcıya on günü geçmemek üzere mehil verebilir. Mehil verilmiş ise para
ödeninceye kadar hasar ve masraf alıcıya ait olmak üzere taşınmaz satış
memurluğunca idare edilir. Satış bedeli ödenince ve ihale kesinleşince, ilgili
tapu müdürlüğüne müzekkere yazılarak tescil işlemi gerçekleşir. İhalenin
kesinleşmesi ihaleden itibaren 7 gün içerisinde ihalenin feshi davası açılmamasına
veya açılıp da reddedilmesine bağlıdır. Bu nedenle müzekkere yazılmadan önce Sulh
Hukuk Mahkemesi'nden dava açılıp açılmadığını sorulması gerekmektedir. Taşınmaz
için burada tescil açıklayıcı bir nitelikte olup mülkiyet ihale ile alıcıya
geçer.
İhale bedelinin ödenmemesi durumunda ihale
kararı satış memuru tarafından kaldırılır ve teminat bedelden mahsup edilmek
üzere alıkonur. Yeni bir alıcı için daha önce ihaleye katılanlara başvurulur. Kendisinden
önce en yüksek teklifte bulunan alıcının teklif ettiği bedel bir muhtara tebliğ
edilerek bildirdiği bedelle taşınmaz kendisine teklif edilir. 3 gün içerisinde
almaya razı olursa taşınmaz ona ihale olunur ancak bu teklif cevapsız bırakılır
veya şahıs bulunamazsa taşınmaz hemen arttırmaya çıkarılır. Bu arttırma
ilgililere tebliğ edilmez yalnızca satıştan en az yedi gün önce yapılacak
ilanla yetinilir.
C. İhalenin Feshi
İhalenin feshi nedenleri ihaleye hazırlık
aşamasında veya ihalenin yapılması aşamasında meydana gelebilir. Ya da ihaleye
fesat karıştırılmış veya alıcı hataya düşmüş olabilir. İhaleye hazırlık
aşamasında yapılan ilanın usulüne uygun olmaması, sürelere uyulmaması veya
şartnamenin ilanda yer almaması bu aşamadaki ihalenin feshine neden olur. İhalenin
yapılması aşamasında, İİK md.126 ve 129 uyarınca düzenlenen kurallara
uyulmaması örneğin; ihaleyi yapan satış memurunun üç defa bağırmaması ihalenin
feshine yol açacaktır.
İhalenin feshini paydaşlar, ortaklar,
davayı mirasçılardan birinin alacaklısı açmış ise alacaklı, tapu sicilindeki
ilgililer ve pey sürmek suretiyle ihaleye iştirak edenler isteyebileceklerdir. Çünkü
ihalenin usulsüz oluşu sayılan tüm bu kişileri etkileyecektir.
İİK madde 134’e göre, yukarıda sayılan
kişiler en geç ihalenin yapıldığı günden itibaren yedi gün içinde Sulh Hukuk
Mahkemesi’nden ihalenin feshini talep etmelidir. İlgililerin ihalenin feshi
sebebini en geç ihale günü öğrendikleri kabul edilmektedir ancak istisnaları da
vardır. Bu istisnalar İİK madde 134/7 içerisinde sayılmıştır. Maddeye göre satış
ilanı tebliğ edilmemiş, satılan malın esaslı vasıflarında hataya düşülmüş veya
ihaleye fesat karıştırıldığı daha sonra öğrenilmiş ise şikâyet süresi
öğrenmeden itibaren 7 gün ve ihalenin gerçekleşmesinden itibaren her halde 1
yıl içerisinde fesih talep edilebilir.
İhalenin feshinde ortaklığın giderilmesi
kararını veren Sulh Hukuk Mahkemesi görevli ve yetkilidir.[18]
Mahkeme fesih talebini esasa girip reddederse davacıyı ihale bedelinin %10’u
kadar para cezasına mahkûm eder. Sulh Hukuk Mahkemesi talebi yerinde görüp
ihalenin feshine karar vermiş ve karar kesinleşmiş ise alıcının ihale ile
kazandığı mülkiyet hakkı sona ere. Taşınmaz tapu siciline tescil edilmiş ise,
tescil iptal ettirilir ve mülkiyet önceki ortaklara geri döner. Bu noktada
alıcının ödediği para geri verilecektir. Kararın kesinleşmesiyle talep halinde
tekrar satış gerçekleşir ancak burada TMK madde 1023 gereğince korunan iyi
niyetli üçüncü kişiler göz ardı edilemez.
IV. Kat Mülkiyetine Çevirme Yoluyla
Paylaşım
Bu paylaşım paylı mülkiyetten kat
mülkiyetine geçiş şeklinde olacaktır. Paylı mülkiyete konu taşınmazın kat
mülkiyetine çevrilmeye elverişli olması, paydaşlardan birinin kat mülkiyetine
çevirme yoluyla paylaşımı talep etmiş olması gerekir. Ayrıca taşınmazın birden
fazla bağımsız bölümü olmalıdır. Burada Yargıtay içtihatlarınca her paydaşa en
az bir bağımsız bölüm tahsis edilmelidir.
Paydaşlar arasında bağımsız bölümlerin
kimlere tahsis edileceği konusunda anlaşma yapılmış ise hâkim bu yönde karar
verir. Herhangi bir anlaşma yok ise
paydaşların fiili kullanımlarına bakılmalıdır.[19]
Ancak fiili duruma göre tahsis yapılabilmesi için diğer paydaşların rızaları
bulunmalıdır. Bu suretle tahsis yapılamayacaksa, özgüleme işlemi için yine kura
çekilmesi gerekir. Mahkeme kararı ile KMK madde 12’deki belgelerle beraber tapu
memuruna verilmelidir. Böylece kat mülkiyetine geçiş tamamlanacaktır.
3. ORTAKLIĞIN
GİDERİLMESİNİN İSTENEMEYECEĞİ HALLER
Ortaklığın giderilmesini isteme hakkı
sonsuz ve sınırsız bir hak değildir. Birlikte mülkiyet halinde en az iki
kişinin mülkiyet hakkı vardır ve bunun korunması gerekmektedir. Bu nedenle kanunda
belirlenen sınırların yanı sıra taraflar sözleşme ile sınırlar çizmiş olabilir.
Kanunda belirlenen sınırlara örnek olarak KMK madde 7, 775 Sayılı Gecekondu
Kanunu madde 34 ve İmar Kanunu madde 15 gösterilebilir.
Kanundan kaynaklanan bir sınır olarak, üzerinde
paylı mülkiyet bulunan şey sürekli bir amaca özgülenmiş ise paylaşma istenemeyecektir.
İki taşınmazı birbirinden ayıran çit, duvar, yol ve kuyu gibi şeyler buna
örnektir. TMK madde 698/1 burada süreklilik ve zorunluluk koşulunu beraber
aramaktadır. Zorunluluktan kasıt paydaşların ilgili şeyden vazgeçmesinin
beklenemeyeceği durumlardır.
Yine bahsettiğimiz üzere anlaşma ile bir
sınırlandırma getirilebilir. Paydaşlar aralarında en fazla 10 yıllık bir süre
ile paylaşma isteme hakkını sınırlandırabilir. 10 yıldan fazla süreli olan
sözleşmeler 10 yıllık kabul edilecek ve geçersiz sayılmayacaktır. Burada
oybirliği aranır. Taşınmaz söz konusu ise sözleşme resmi şekilde olmalı ve
tapuya şerh edilmelidir.
Uygun olmayan bir zamanda paylaşma talep
edilemeyecektir. Burada uygun olmayan zaman kavramı dürüstlük kuralı
çerçevesinde düşünülmelidir. Bir malın fiyat artma ihtimali bu kapsamda
olmayacak daha somut durumlar aranacaktır. Örneğin hasat zamanı kullanılacak
taşınır makinanın, hasat zamanına denk gelen bir dönemde paylaşması istenmez.
Ortaklığın giderilmesinin istenmesine KMK
Madde 7 ile de sınırlandırma getirilmiştir. Bu kanuni sınırlandırmaya göre kat
mülkiyetine ya da kat irtifakına tabi olan gayrimenkulde ortaklığın giderilmesi
istenemez. Ancak aynı maddenin ikinci fıkrasına göre kat mülkiyetine konu
bağımsız bölüm üzerinde birden fazla kimsenin paylı mülkiyetinin olması
durumunda paylaşmanın istenebileceği yer almaktadır. Yani her bir bağımsız
bölüm, bağımsız birer taşınmaz gibi dava konusu yapılabilir, ortaklığın
giderilmesi istenebilir.
SONUÇ
Ortaklığın giderilmesi davası, kendine
özgü bir davadır. En önemli özelliği çift taraflı bir dava olduğundan
kaybedenin olmamasıdır. Feragat halinde taraflardan biri davaya devam etmek
isterse devam edilecektir.
Taraflar paylaşma konusunda anlaşamaz ise dava
yoluna gidilir. Ortaklığın giderilmesi davası ile davalıların mal varlıklarında
bir eksilme olmaz, yalnızca paylar aynen veya nakden belli olur ve somut olaya
göre özgüleme gerçekleşir.
Dava kabul edilirse dava konusu eşya
aynen, nakden veya kat mülkiyetine çevirme yoluyla paylaşılır. Davanın reddi
durumunda ise mevcut durum değişmez. Davadan feragat davalıların davaya devam
etmelerine engel olmaz ve red kararı verilmez.
Birlikte mülkiyete paydaş veya ortak olan
herkes davada yer almalıdır. Çok taraflı bir dava olmadığından bu davaya üçüncü
kişiler dahil edilemez.
Ortaklığın giderilmesi davasında,
taraflarca getirilme ilkesi geçerlidir. Ancak re’sen araştırma yapılmasını
gerektiren bazı durumlar da vardır. Örneğin, aynen paylaşma isteyen davacı,
bunun mümkün olduğunu gösteren hususları mahkemeye sunabilir. Ancak getirilenlerle
bağlı olmayan hâkim, aynen paylaşmanın mümkün olup olmadığını, görevi gereği
kendisi de araştırmalıdır. Bu kapsamda taşınmazın yüzölçümü ve niteliği re’sen
araştırılır.
Ortaklığın giderilmesi davalarında, sulh
hukuk mahkemesi görevlidir. Sulh hukuk mahkemesi, ortaklığın satış yoluyla sona
erdirilmesi kararı verebilir. Satış işlemlerine karşı ileri sürülen itiraz ve
şikâyetlerde de yine kararı veren sulh hukuk mahkemesi görevlidir. Yetkili
mahkeme, ise davaya konu olan şeyin taşınır veya taşınmaz olup olmamasına göre
değişiklik gösterebilir. Taşınırlar hakkında davalının davanın açılması
anındaki yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir. Taşınmaz için açılan ortaklığın
giderilmesi davasında ise taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir. Çünkü
ilgili dava, taşınmazın üzerindeki ayni hak sahipliğinde değişikliğe yol açar.
Davacının paylaştırma taleplerinin
değiştirmesi davanın değiştirilmesi yasağı çerçevesindedir. Bu nedenle aynen
paylaştırma istendikten sonra satış yoluyla paylaştırmanın talep edilebilmesi
için ıslah veya karşı tarafın rızasına ihtiyaç vardır. Ortaklığın giderilmesi
davasının çift taraflı niteliğinden ötürü aynı durum davalının talepleri
bakımından da geçerlidir.
KAYNAKÇA
*Köroğlu, Anıl, Medenî Usûl Hukuku
Bakımından Ortaklığın Giderilmesi Davası. Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı, 2020.
*Topal Önder, Medeni Yargılama Hukuku
Bağlamında Ortaklığın Giderilmesi (İzale-i Şüyu) Davası. Doktora Tezi, Türkiye
Cumhuriyeti Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk (Medeni
Usul Ve İcra-İflas Hukuku) Anabilim Dalı, 2020.
*Erdalı, Gözde, Ortaklığın Giderilmesi
Davası, Yüksek Lisans Tezi, Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
2018.
*Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop,
Tekinay Eşya Hukuku, s. 563 vd; Oğuzman/Seliçi/OktayÖzdemir, a.g.e., s. 302;
Akipek/Akıntürk/Ateş, a.g.e., s. 388; Aybay/Hatemi, a.g.e., s. 116; Serozan,
a.g.e., s. 232; Nuşin Ayiter, Türk Medenî Kanunu ve Borçlar Kanununda Elbirliği
Ortaklıkları (İştirak Halinde Mülkiyet), Yeni Desen Matbaası, Ankara, 1961, s.
10; Eren, Mülkiyet, s. 84.
* Eren, 2016: 130
*Yargıtay 14. HD 2016/12388 E.,
2017/9296 K.
*Yargıtay 14. HD 2015/7945 E.
2017/852 K.
* Şengöz, 2018: 68.
* Yargıtay 14. HD
2017/3499 E. 2017/7123 K.
* Yargıtay 14. HD 2014/16056 E.,
2016/627 K.
*Yargıtay 14. HD
2017/3499 E. 2017/7123 K.
* Yargıtay 14. HD 2016/36 E.,
2017/8829 K.
*Yargıtay 14. HD 2017/86 E.
2017/2316 K.
* Yargıtay 12. HD 2017/1911 E.
2017/5668 K.
* Yargıtay 17. HD E. 2014/17926 K.
2014/17417 T. 1.12.2014
* Yargıtay 14. HD 2016/17577 E. 2017/7727
K.
[1] Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop,
Tekinay Eşya Hukuku, s. 563 vd; Oğuzman/Seliçi/OktayÖzdemir, a.g.e., s. 302;
Akipek/Akıntürk/Ateş, a.g.e., s. 388; Aybay/Hatemi, a.g.e., s. 116; Serozan,
a.g.e., s. 232; Nuşin Ayiter, Türk Medenî Kanunu ve Borçlar Kanununda Elbirliği
Ortaklıkları (İştirak Halinde Mülkiyet), Yeni Desen Matbaası, Ankara, 1961, s.
10; Eren, Mülkiyet, s. 84.
[2] Eren, 2016: 130
[3] TMK madde 642/1
“Mirasçılardan her biri, sözleşme veya kanun gereğince ortaklığı sürdürmekle
yükümlü olmadıkça, her zaman mirasın paylaşılmasını isteyebilir.”
[4] TMK madde 702/2
“Kanunda veya sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça, gerek yönetim, gerek
tasarruf işlemleri için ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerekir.”
[5] TMK madde 642/1
“Mirasçılardan her biri, sözleşme veya kanun gereğince ortaklığı sürdürmekle
yükümlü olmadıkça, her zaman mirasın paylaşılmasını isteyebilir”
[6] Yargıtay 14. HD
2016/12388 E., 2017/9296 K.
[7] Yargıtay 14. HD
2015/7945 E. 2017/852 K.
[8] Şengöz, 2018: 68.
[9] Yargıtay 14. HD
2017/3499 E. 2017/7123 K.
[10] Yargıtay 14. HD
2014/16056 E., 2016/627 K.
[11] Kanun md. 698
gerekçesi; ’’Paydaşlar dava açmadan da kendi aralarında paydaşlardan birinin
istemi üzerine paylaşma yapabilirler. İstem sözcüğü, bu anlamda davayı da içine
alan daha geniş bir ifadedir. Bu sebeple tercih edilmiştir.’’
[12] Yargıtay 14. HD
2017/3499 E. 2017/7123 K.
[13] Yargıtay 14. HD 2016/36
E., 2017/8829 K.
[14] “Kira ilişkisinden
doğan ve miktar veya değeri itibarıyla temyiz edilebilen alacak davaları ile
kira ilişkisinden doğan diğer davalardan üç aylık kira tutarı temyiz sınırının
üzerinde olanlar hariç olmak üzere 4 üncü maddede gösterilen davalar ile
(23/6/1965 tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunundan doğup taşınmazın
aynına ilişkin olan davalar hariç) özel kanunlarda sulh hukuk mahkemesinin
görevine girdiği belirtilen davalarla ilgili kararlar”
[15] Yargıtay 14. HD
2017/86 E. 2017/2316 K.
[16] Yargıtay 14. HD
2017/86 E. 2017/2316 K.
[17] Yargıtay 12. HD
2017/1911 E. 2017/5668 K.
[18] Yargıtay 17. HD E.
2014/17926 K. 2014/17417 T. 1.12.2014
[19] Yargıtay 14. HD
2016/17577 E. 2017/7727 K.